24 Eylül 2007 Pazartesi

İspatta iki müsbit, binler nehyedene müreccahtır.

Bir şehirde bir parti mitingi yapılıyor. Miting bitmiş, herkes dağılmaya başlamışken, sonradan miting alanına doğru giden bir meraklı kişi, mitingden dönen birini çevirip :"Kardeşim miting nasıldı, ben yetişemedim de" der. adam : -"Valla hemşerim miting güzel geçti ama, ben miting arabasının yanında idim. Adamın biri elindeki bayrak sopasını yanlışlıkla hızla sallarken önündeki bir vatandaşın gözüne soktu. adamın gözü aktı. Hastaneye kaldırdılar." der. Adam biraz daha ilerler, Bir başkasına sorar mitingi : -"Miting iyiydi, çok güzel geçti" der adam -"Peki bir olay olmadımı yaralanma falan?" -"Hayır" der adam, "hiç bir olumsuzluk olmadı, ben görmedim" Bizim arkadaş aynı soruyu başkalarına sormaya devam eder. Sorduğu kişilerden biri daha, bayrak sallama olayının aynısını aktarır."Birine bayrak sopası çarptı ve yaralandı, hastaneye kaldırdılar" der. Fakat sorduğu, belki bin kişiden sadece ikisi bu olayın olduğunu anlatır. Diğerleri bu olayı görmediklerini söylerler. Şimdi soruyorum : Böyle bir olayın olduğundan şüpheniz kalırmı? Elbetteki kalmaz. Çünkü birbirinden habersiz iki kişinin aynı olaya parmak basması, o olayın olduğunun en büyük delilidir. İsterse o olayı görmedik diyenler bir milyon kişide olsalar, o iki adamın sözüne itimat edilir. Çünkü yanlışta ittifak olmaz. Görmeyenler, o olayı inkar etmiyor, sadece "ben görmedim" diyor. Görmemenin her kişi açısından değişik engelleri olabilir. Görenlerin adedi ne kadar çok olursa, o olayın doğruluğunun kesinliği o kadar artar. Peki bunları niye anlattım? Şundan: Peygamberimizden rivayet edilen o kadar değişik kanallardan gelen, ve aynı olayı anlatan hadiseler varki, o olayın olduğundan şüpheyi kaldırır. Mesela; Sahabeden birisi diyorki "Felanca savaşta ordu susuz kalmıştı. Peygamberimiz, parmaklarını bir su kovasının üzerine getirdi. Parmaklarından 10 musluklu çeşme gibi su akıttı. Bütün ordu suyu içtiler." Başka bir sahabe, aynı olayı biraz daha farklı, fakat özü benzer bir olayı anlatıyor ve diyorki "Falanca savaşta, ordu susuz kaldığında, peygamberimiz elinizde ne kadar su varsa toplayın getirin dedi. Sonra bir kovanın içine koydular. Fakat su o kadar az idiki, ancak bir iki kişi doyabilir. Sonra ellerinin parmaklarını kovaya uzattı. Parmaklarından çeşme gibi su akıtarak tüm ordunun susuzluğunu giderdi." Şimdi bu olayı anlatan o kadar değişik kanaldan sahabe varki, bu olayın vukua gelmesinde hiç tereddüt bırakmıyor. İşte aynı benzer bir olayın, farklı kanallardan gelmesi, o olayın vukuunun en büyük delilidir. Bu anlattığım olay sadece bir kurgudur. Benzer yüzlerce, binlerce peygamberimize ait mucizeler siyer kitaplarında anlatılıyor. Ve hepsi bir delile dayandırılıyor. Anane ile (yani kim kimden duymuş) isim silsilesi ile ta bize kadar ulaştırlmıştır. Kütüb-ü Sitte denilen hadis kitaplarında yazılan her hadis ve peygamber mucizesi, adeta gözümüzle görmüşcesine inanılacak kesinlikte haberlerdir. Çünkü farklı kanallardan aynı olay anlatılmıştır. Hemde iki değil, yüzlerce sahabe tarafından.... Açın bir siyer (Peygamberimizin hayatını anlatan kitaba siyer denir) kitabını, görün o rahmet peygamberi nasıl mucizeler göstermiş. Mucize ne demek? Şu demek: İnsanın kendi gücü ve ilmiyle yapamayacağı şeyleri Allahın yardımı ve ona iltimas geçmesiyle (tabiat kanunlarını o kulu için değiştirerek) onun davasına Allah tarafından bir imza ve tasdiktir. Anlatılmak istenen bu...

Hiç yorum yok: