16 Ekim 2007 Salı

Ben olarak sevilmek istiyorum.

Evet; “Ben olarak sevilmek istiyorum.” Bu hepimizin duyması gereken sessiz bir haykırıştır. Bu haykırışları evlerimizde, çevremizde, okullarımızda, her yerde ve her an istersek duyabiliriz. Ama çoğumuz bilinçli olarak, işimize gelmediği için bu sese kulak vermeyiz. Zira bu ses emek, ilgi, sabır ve bilgi istiyor. Durup dururken niye bu zahmete girelim ki! Tabi ki doğrusunun bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Kendimizi ele alalım. Birisi ya da birileri sürekli olarak, bizi sevebilmesi için şöyle olmamızı, böyle davranmamızı söyleyip duruyor. Yani olduğumuz halimizle değil de, kendi kalıbına göre yeni bir şekle bürünmemizi, onun istediği bir kişiliğe dönüşmemizi , sevgisini hak edebilmemiz için bizden isteyip dursa, kendimizi nasıl hissederiz. Tepkimiz ne olur? Sevgiyi kazanabilmek için içimizdeki gerçek kişiliğimizi yok sayabilir miyiz? Bunu yaptığımızda kazandığımız sevgi de olsa, gerçek mutluluk ve iç huzuru yakalayabilir miyiz?
İşte çevremizdeki diğer insanlarla ilişkilerimizi, sevgi alış verişlerimizi bu pencereden bakarak yeniden değerlendirmemiz gerekiyor sanırım. Gerçek sevgi, karşımızdakinin kişiliğini değiştirmeden, değişmesini istemeden verebileceğimiz sevgidir. Böyle bir sevgi de; karşımızdakinin potansiyelini harekete geçirmek, onu cesaretlendirmek, kabiliyetlerinin farkına vardırmak vardır. Olduğu gibi, doğal olarak kabullenme ve işbirliği vardır. Ne güzel bir sevgi değil mi? Yani saf ve koşulsuz.
Gelin, başta çocuklarımız olmak üzere, tüm insanlara sevgimizi böyle saf ve koşulsuz olarak sunalım. Özellikle çocuklarımıza küçük yaşlarından itibaren bu konuda yaptığımız
bilinçsiz davranış ve sözlerimizin onların yüreğinde ve düşüncelerinde ne gibi sıkıntılar ve olumsuzluklar meydana getirdiğini hiç düşündük mü?
-Şunu yaparsan severim,yapmazsan sevmem.
-Takdir getirirsen severim.
-Sen de Ahmet gibi olursan severim.
-Doktor olmanı istiyorum. O zaman seni daha çok severim ...vb konuşmalarla çocuklarımıza sürekli olarak koşullu sevgiler sunarız. Bu durumda çocuğumuz şöyle düşünmeye başlar. “Beni ben olduğum için sevmiyorlar. Anne-babamın istediği şekle, kalıba girersem sevilirim. Benim duygularım, düşüncelerim, görüşlerim ve isteklerim önemli değil. İstediğim yönde gelişme ve davranışlar gösterirsem horlanır, yalnız bırakılır ve de sevilmem.” Bu düşünceler altında çocuğumuz genellikle ezilir ve kendi şevk ve heyecanından çok şeyler kaybederek istediğimiz kalıba girmeye çalışır. Ancak hayatı boyunca ne bu yeni kişiliğini tam olarak benimseyebilir, ne de artık yabancılaştığı gerçek kişiliğine dönebilir.
“Anneciğim, babacığım beni gerçekten duyuyor musunuz? Ben, ben olarak sevilmek istiyorum. Hayattan lezzet alabilmem, başarılı olabilmem ve kısacası mutlu olabilmem için, beni, ben olarak kabullenmenizi ve sevmenizi istiyorum. “Koşullu sevgi istemiyorum. Koşullar sizin olsun, ben katıksız sevginizi istiyorum.”

Hiç yorum yok: