16 Ekim 2007 Salı

Sakinlik

SAKİNLİK

Hepimiz çevremizle iyi ilişkiler kurabilmeyi ve bu ilişkileri sağlıklı olarak sürdürebilmeyi isteriz. Bu isteğimizi gerçekleştirmek, geliştirmek ve sürekli kılabilmek için en azından şu dört meziyetin kişiliğimizle bütünleşmiş olması gerektiğini düşünüyorum. Bunlar;
-Sakinlik
-Sevecenlik
-Sabır
-Saygı(İnsanlık onuruna)
Bu dört “S” i insan ilişkilerimizin temeline koyabilirsek eğer, birçok sorunu daha karşılaşmadan çözmüş oluruz. Bence bunlar iyi insan ilişkilerinin vazgeçilmezleridir. Ancak, bunlardan “Sakinlik” daha farklı bir konumdadır. Zira sakinlik; sevecenliği, sabrı ve saygıyı belirginleştirir, açığa çıkarır. Eğer bir insan sakin değilse, diğer üç meziyet de tehlikeye girer. Çünkü, aceleci, telaşlı ve ani tepki veren bir insanın sevecen, sabırlı ve saygılı olduğundan en azından şüpheye düşeriz. Bu duruma düşmemek için hepimizin samimi olarak istediğini bildiğim iyi ve kalıcı insan ilişkileri kurma çabamızın temeline öncelikle “sakinliği” mutlaka koyalım.
Aceleci, telaşlı ve tepkici bir tutumla yaptığımız bütün işlerde düşünceye az, eyleme çok pay ayırdığımızdan, gerekli adımları yerli yerince atamayız, uygun yöntemleri kullanamayız ve sağlıklı neticelere ulaşamayız. Fakat yine de ani kararlar vermeyi, olaylara ani müdahaleler yapmayı ve kestirme neticeler almayı kişisel bir üstünlük olarak görürüz. Elbette yaşantımız içerisinde yerinde ve zamanında olmak kaydıyla ani kararlar ve müdahaleler yapmamız gereken durumlar olabilecektir. Ancak, bütün bir ömrü acil bir durummuş gibi yaşamak, çoğu zaman hayattan gerekli lezzeti almamak, kendimizi yıpratmak, sağı solu dağıtmak, çevremizdeki insanları kırmak ve gücendirmek demektir. Sakinliğin zıddı olan böyle bir yaşamla aslında ağzımızdaki lokmanın bile tadını çıkartamayız. Akşama kadar bir kez olsun nefes alıp verdiğimizin farkında dahi olamayız. Trafiği alt üst eder, telafisi mümkün olmayan can ve mal kayıplarına neden oluruz. Gün boyu başımızı bir kez olsun kaldırıp çevremizdeki güzellikleri, gökyüzünün maviliğini, güneşin parlaklığını kısacası dünyanın ve kainatın muhteşemliğini hiç mi hiç görmeyiz. Bütün bunların neticesinde hem birçok güzelliklerden mahrum olarak yaşarız hem de çoğunlukla önemli zaman ve diğer kayıplarla başa dönmek zorunda kalırız.
Sakinlik; esnek zihin yapımızın oluşmasına katkılar yaparak hayattan alacağımız tadı artırır, karar ve davranışlarımızdaki doğruluk payını yükseltir, ailemizle ve çevremizle ilişkilerimizi güzelleştirir, bize olan güveni pekiştirir. Ayrıca, olayları sakinlikle karşılayabilmenin sağlık açısından da faydalarını görürüz. Sakinliğin, özelikle kalp-damar hastalıkları ile yüksek tansiyon ve şeker hastalıklarında olumlu katkıları vardır. Kent yaşamının kargaşası içinde sakin olmayı ve kalmayı başarabilirsek, sinir hastalıklarına ve dolayısıyla ruhsal bunalım ve rahatsızlıklarına karşı da kendimizi korumuş oluruz. Sakinliğin zıddı olan acelecilik, telaşlı yaşam ve tepkisel tutumlar, gerginlik ve stres oluşturur. Bu da sinir sistemimizi alt üst eder. Bu durumda iken aldığımız kararlar, söz ve davranışlarımız bundan olumsuz olarak etkilenerek yaşantımızda ve ilişkilerimizde kötüye sarmal başlar. Davranışlarımızda ve kararlarımızda yanlışlarımız arttıkça kendimizle ve herkesle daha fazla didişme ve kavga ortamının içine sürükleniriz. Çoğunlukla da bunun farkında olmayız.
Aslında güzel olan; gürültülü etkisiz olmaktansa, sessiz sakin bir şekilde etkili olabilmektir. Bunun için de olur olmaz sinirlenmemeye çalışmak, başkalarının konuşma ve davranışlarından kolayca alınmamak, sevimsiz insanlar yüzünden moralimizi bozmamak, bazen boş vermek ve her şeyi kafamıza takmamayı öğrenmek, ilişkileri ince eleyip sık dokumamak ve karşımızdakinin her yaptığını analiz etmemek gerekir. Kabul edersiniz ki, karşımızdakinin saldırgan ve kırıcı davranışlarından alınmak çoğu zaman tercihimize bağlıdır. Karşımızdakinin olumsuz davranışların düzeltilebilmesi için mücadele edebiliriz. Ancak, biz de sakinliğimizi yitirip kavga ortamı oluşmasına katkı yaparsak her şey daha da içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Sakin insan saldırgan ve kavgacı olmaz. Yumuşak ve güzel huylu olur.
Unutmayalım, ciddi ve üzücü sorunlarımızla uğraşıyorken dahi, dimdik ayakta kalabilmemiz için başta “sakin” olmaya ihtiyacımız vardır. Bence sakinlik, sorunlar karşısında zihnimizi dağıtmadan, olayları daha da içinden çıkılmaz hale getirmeden, aklımızı kullanarak çözümlere ulaşabilmemizde en büyük paya sahiptir. Bize düşen ve doğru olan davranış şekli, olumsuzluklara ve kavgalara yol açan etki tepki düzeninden sıyrılarak sakince karşımızdakilerin düşüncelerini ve gerçek niyetlerini anlamak, dinlemek ve ona göre bize yakışan söz ve davranışlarda bulunmaktır. Zira, sözlerimizin ve davranışlarımızın sevindirme, birleştirme ve yapma güçleri olduğu gibi, üzme, nefret ettirme ve düşman kazandırma güçleri de vardır. İşte, söz ve davranışlarımızın olumlu güçlerinden yararlanabilmek ve olumsuzluklarından kaçınmak için de “sakin” olmamız gerekmektedir.
Öyleyse gelin, daha iyi ve kalıcı insan ilişkileri kurabilmek, söz ve davranışlarımızdan sık sık pişmanlık duymamak, hayattan alacağımız tadı arttırmak, sağlığımızı ve ruhsal dengemizi koruyabilmek için, bir sorunla karşılaştığımızda aceleci, telaşlı ve ani tepkilerle olayın üzerine gitmeyelim. Çünkü, çözümümüz büyük bir olasılıkla sağlıksız olacaktır. Bu durumda sakin olabilirsek eğer, daha sağlıklı çözümler üretebilme ve içerisinden daha doğru olanını seçme şansını yakalayabiliriz. Çünkü her sorunun birçok çözümü vardır. Çözümün en güzelini ve bize yakışanını bulabilmek için aklımızı iyi kullanmamız gerekir. Bu da ancak, ona birkaç saniyelik de olsa zaman tanımamızla, yani “sakin” olmamızla mümkündür.
Sakin düşünme, neden ve sonuçları değerlendirerek akılcı ve yapıcı çözümlere varmamızı sağlar. Acelecilikle düşünememe ise yanlışlıklara, gerginliklere ve sinir bozukluklarına yol açar. O nedenle bize “sakinlik” içerisinde iyi düşünüp, doğru kararlar vermek düşüyor.

Hiç yorum yok: