16 Ekim 2007 Salı

İyilik

İ Y İ L İ K

Fakir bir üniversite öğrencisi okul masraflarını karşılamak için ev ev dolaşarak bir şeyler satmaya çalışmaktadır. Hiçbir şey satamadığı ve çok acıktığı bir gün açlığını bastırmak için kapısını çaldığı bir evden bir bardak su ister. Kapıyı açtığında böyle bir istekle karşılaşan evin kadını delikanlının ihtiyacının olduğunu düşünerek bir iyilik yapmak ister ve ona su yerine bir bardak süt ikram eder. Delikanlı ikram edilen sütü itirazsız bir güzel içer ve süt için borcunun olup olmadığını sorar. Kadın ise, “Annemiz bize gösterdiğimiz şefkat ve iyiliğe karşılık bir bedel almamamızı öğretti” der. Delikanlı teşekkür ederek mutlu bir şekilde oradan uzaklaşır. Yıllar sonra kadın hastalanır ve yakın şehirdeki büyük bir hastaneye kaldırılır. Bitkin ve hastane masraflarını karşılayamayacak kadar sıkıntı içerisindedir. Hastalığından ziyade hastane masraflarını nasıl ödeyeceğini düşünmektedir. Kendisi ile ilgilenen doktor, çok ihtiyacı olduğu bir anda kendisine bir bardak süt ikram eden bu kadını tanır. Kadın iyileşir ve hastaneden çıkmak üzeredir. Kendisine uzatılan ve hastane masraflarını içeren zarfı elleri titreyerek açar. Zarfın içerisinde “Bedeli hiç ödenemeyecek olan bir bardak sütün hatırına hastane masraflarını ödemeyeceksiniz” yazmaktadır. İşte, bu duygu yüklü anları ancak, insan olmanın erdemine ulaşarak bir karşılık beklemeksizin iyilik yapabilenler yaşayabilirler.
Evet, gösterdiğiniz şefkat ve iyiliğe karşı bir bedel ödenmesini istemeden, beklemeden her gün birilerine buna benzer iyilikler yapabiliriz. Kişinin kendisini iyi hissetmesine yarayan, duygularında hoşluklar, güzellikler ve yüzünde sevinç gülümsemesi meydana getiren her şey bir iyiliktir. İnsanlar olarak birlikte yaşıyoruz ve bu tercihimizden dolayı istemeden de olsa birbirimize bazı sıkıntılar veriyoruz. Bunu dengelemek ve meydana getirdiğimiz olumsuzlukları en aza indirmek için birbirimizin yüzünde elimizden geldiği kadar bu sevinç gülümsemelerini meydana getirmek zorundayız. Bundan ruhsal sağlığımız ve mutluluğumuz hep birlikte olumlu yönde etkilenecektir. Zira, yaptığımız bir iyilikten öncelikle kendimiz iyilik görürüz. Samimi olarak ve bir karşılık beklemeden bir iyilik yaptıktan sonra içinde bulunduğumuz ruh halimizi gözlemleyecek olursak, kendimizi daha mutlu, daha huzurlu ve daha hafiflemiş hissederiz. İşte karşımızdaki yaptığımız iyiliğin farkında olmasa ya da bu iyiliğimizi hakketmediğimiz bir şekilde karşılasa bile fazla bir önemi yoktur. Çünkü, asıl olan ve bizi motive edecek olan niyetimizdir ve biz yaptığımız bu iyiliği bir karşılık görmek ve bir bedel ödenmesi için değil, istediğimiz ve iç dünyamızda bu mutluluğu hissetmek için yapmışızdır. İyiliğin en güzel ödülü de budur. Bu ödüllerimizi çoğaltmak ve mutluluğumuza katkılar yapmak için hergün birilerine küçük de olsa iyilikler yapabilir, birbirimizi sevindirebiliriz. Aslında çoğu zaman insanlara iyi davranmak ve iyilikler yapmak hiçbir maddi külfet getirmediği gibi karşılığında manevi olarak bize çok şey kazandırır. Hiçbirimiz dünyaya başkalarına kötülük yapmak, sıkıntı vermek ve üzmek için gelmedik. Tam tersine iyilik yapmak, insanlara ve diğer canlılara faydalı olmak için geldik. İnsanlık tarihinde kabul gören bütün inançlarda iyi olmak, iyilik yapmak, faydalı olmak adeta vazgeçilmez bir davranış biçimi olarak insanlığın önüne konmakta, istenmekte ve teşvik edilmektedir. “Sizin en hayırlınız, insanlara faydalı olanınızdır” hükmünü getiren yüce dinimizde baştan sona iyilik teşvikleriyle doludur.
İyilik yapacak ne var ki demeyelim. İstersek ve farkında olarak yaşarsak günlük yaşantımızda iyilik yapacak o kadar çok şey var ki... Bir tebessüm iyiliktir. Selamlaşma, hatır sorma iyiliktir. İhtiyacı olanın bir sıkıntısını gidermek, yetimin başını okşamak iyiliktir. Bitkiye döktüğümüz bir bardak su iyiliktir. Kedi yavrusuna verdiğimiz bir kaşık süt iyiliktir. Biriyle ilgilenmek, can kulağı ile onu dinlemek iyiliktir. Yapılan bir hatayı bağışlamak iyiliktir.
Birine beğendiğimiz, taktir ettiğimiz bir yönünü söylemek iyiliktir. Özlediğimizi belirtmek iyiliktir. İnsanlık onuruna saygılı olarak davranmak yani; yumuşak ve güzel huylu olmak iyiliktir.
Bunlar gibi yüzlerce, binlerce iyilikleri birbirimize hiçbir karşılık beklemeden çok az zaman ve az bir emekle yapabiliriz. Belki maddi sıkıntılarımızı aşmak için göreceğimiz yardımlar, iyilikler zaman zaman önemli olabilir ama, gerçekte gördüğümüz manevi katkılar ve diğer küçük iyilikler bizler için çok daha önemlidir. Bunun için rasgele iyilikler yapalım ve bunların çetelesini tutmayalım. Aslında, rasgele birçok iyilikler hayvan ve bitkiler tarafından biz insanlara yapıla gelmektedir. Biz de insanlığımızın onur ve şerefine uygun olarak başta insanlar olmak üzere tüm canlılara iyilikler yapmaya çalışalım. Yapacağımız iyilikler için ne fark eder ki, yalnız benim çabamla ne değişir ki demeyelim. Yaptığınız her bir iyilik hem kendi dünyanızda hem de iyilik yaptığınız canlının dünyasında olumlu yönde çok şeyler değiştirecektir. Ayrıca, yapılan bu iyiliğin örnek olması ve diğer insanları teşvik etmesi durumunda da düşünemeyeceğiz boyutlarda faydalar sağlayacaktır. Çok bilinen şu hikayedeki iyilik örneği, bizlere de gönüllü olarak birkaç deniz yıldızını denize atma isteği uyandırıyor sanırım.
Sabahın erken saatlerinde okyanus sahilinde yürüyüşe çıkan bir adam,genç birinin sürekli olarak kumlar üzerinde duran deniz yıldızlarını alıp okyanusa fırlattığını görür. Buna bir anlam veremez ve genç insana ne yaptığını sorar. “Deniz yıldızlarını okyanusa atıyorum” cevabını alır. Adam, “Bunu neden yapıyorsun?” der. Genç adam “Sular çekiliyor. Onları suya atmazsam ölecekler.” -“Ama delikanlı baksana kilometrelerce kumsal var ve baştan aşağı deniz yıldızı ile dolu. Sen birkaç tane atmışsın ne fark eder ki?” Genç adam bu sözler üzerine eğilerek bir deniz yıldızı daha alır ve okyanusa fırlatır. “Bak onun için çok şey fark etti”der. O an için buna bir anlam veremeyen adam ertesi sabah erkenden kumsala inerek gençle birlikte deniz yıldızlarını okyanusa atmaya başlar. Her ikisi de bu durumları ile adeta atalarımızın, “İyilik yap denize at. Balık bilmezse Halik (Halk eden-Yaradan) bilir.” müjdeli sözünün mirasçıları gibidirler.
Öyleyse gelin, bizler de yapacağımız iyilikler için “Ne fark eder ki?” demeyelim. Bu yaşam oyununda seyirci olmayı seçmek yerine elimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce iyilikler yaparak, kendimize küçük de olsa bir rol biçelim ve çok şeyin fark ettiğini görelim. Diğer insanlara da güzel örnekler sunarak onları da iyilik yapmaya ve insanlara iyi davranmaya teşvik edelim. İnsanlara şefkat ve sevgi dolu bir ilgiyi ve iyiliği karşılık ve minnettarlık beklemeden vermenin mutluluğunu yaşayalım. Zaten birbirimizden beklediğimiz şey insanca bir ilgi ve küçük iyiliklerden başka nedir ki? Unutmayalım, ancak yaptığımız ve yapacağımız iyiliklerin çokluğu sayesinde iyi insan olabiliriz ve yaptığımız iyiliklerin verdiği haz ve mutluluklarla sevinç gülümsemelerini öncelikle biz yaşarız. Kim bilir belki biz de, okyanusa deniz yıldızı atan genç gibi küçük bir iyilikle birilerini yaşama bağlar, can kurtarabiliriz. Ne mutlu bu bilinç ve istekle çevresindekilere rasgele iyilikler yapabilenlere.

Hiç yorum yok: