16 Ekim 2007 Salı

Coşkulu yaşamak

“Coşku insanları ileri götüren yakıttır.” Hayatı coşkulu yaşamanın güzelliğini hepimiz zaman zaman tatmışızdır. Özellikle çocukluğumuzdaki oyunlarımızı, muzipliklerimizi, heyecanlarımızı tatlı birer anı olarak hatırlayabiliriz. Ama ya şimdi öyle mi? Çocukluğumuzdaki bu coşkuyu duyabiliyor, yaşayabiliyor muyuz? Ciddi ve ağırbaşlı görünme adına bizli sizli, beyli efendili, mesafeli, soğuk ve maskeli davranışlar ve konuşmalarla sürekli olarak coşkumuzdan uzaklaşıyoruz. İnsanların ulaşamayacağı kadar büyük masaların arkasında ciddiyet adına donuk ve coşkusuz çalışıyoruz. Evde çocuklarımızın oyunlarına katılarak onların ve kendimizin coşkularını artırmak yerine, ya şımarmayın, gülmeyin, konuşmayın diye baskı yaparak coşkularını kırıyoruz ya da ilgisiz kalıp hareketsiz bir şekilde koltuğumuzda oturmayı yeğliyoruz. Hep aynı kalıptan çıkmış hareket ve sözlerle birbirine benzeyen günleri yaşayıp gidiyoruz. Belki de yaşadığımızı zannediyoruz. Elbette bunun sonucunda hayattan lezzet alamıyoruz. Monoton bir yaşantı ile birlikte bıkkınlık, bezginlik, kızgınlık, sabırsızlık, hoşgörüşsüzlük benliğimizi kaplıyor. Yaşam bize cazip ve anlamlı gelmiyor artık. O bizden vazgeçmeden biz ondan vazgeçiyoruz. Yaşantımızın yakıtı olan coşkuyu yitirdiğimizden ileri gidemiyoruz. Yığılıp kalıyoruz.
Gelin hep birlikte; “Ben hayatı böyle çok ciddi, coşkusuz ve maskeli yaşamak istemiyorum” diye ayağa kalkalım. İnsanlara yakın olalım, iç içe olalım, dokunalım onlara, gülümseyerek konuşalım, senli benli olalım, şakalaşalım, çocuklarla oynaşalım, kucaklaşalım, yüzlerini avuçlarımızın içine alıp gözlerindeki ışıltıyı görelim. Çevremizdeki güzellikleri fark edip paylaşalım. Sevdiğimize çiçek vererek sevinelim, sevindirelim. İçimizden gelen samimi davranış ve düşünceleri dışa yansıtırken sosyal benliğimizin katline uğratmayalım. Gülelim, ağlayalım, koşalım, oynayalım. Yaşantımızın geriye kalan her gününe bir yenilik getirelim. Günleri birbirinden farklı yaşamaya çalışalım.
Kısacası içimizdeki çocuğun gıdası olan duygusal, hayalci, saf, oyuncu, şakacı, şevkli, heyecanlı bir yaşam istiyorum diyelim. İçimizde baskı altına aldığımız coşkumuzu yeniden ortaya çıkaralım. Can sıkıcı durumdan kurtulalım. Çocuklarımıza da sürekli olarak ciddi ol, şımarma, gülme, hayalci olma, şaka yapma, fazla konuşma, ... gibi telkin ve tehditlerle içlerinde duydukları heyecanı, coşkuyu kırmayalım. İçlerindeki çocuğu gıdasız bırakıp öldürmeyelim. Uzun hayat maratonunda onları yakıtsız bırakmayalım. Çocuklarımızın dış görünüşlerinin düzgün ve ciddi olmasını isterken, iç dünyalarını huzursuz ve mutsuz bir hale getirmeyelim. Zira neşesi ve coşkusu olmayan bir insan beynini iyi organize edemez. Esnek bir zihin yapısına sahip olamaz. Gergin ve kızgın olur.
Öyleyse gelin, çocuklarımızın mutsuzluklarını ellerimizle hazırlamayalım. Onları ciddiyet adına dar kalıplara koyarak, iç dünyalarını fakirleştirmeyelim. Heyecanlarını, oyunlarını, şakalarını, hayalciliklerini teşvik edelim. Bazen onlara katılarak yaşamın saflığını, hafifliğini doyumsayalım.
Unutmayalım, sahip olduğumuz en değerli şey yaşamımızdır ve yaşamak güzeldir. Coşkulu yaşayarak yaşamı kutlayalım. Dünya halısında kapladığımız yerimizi güzelleştirelim, renklendirelim.

Hiç yorum yok: