16 Ekim 2007 Salı

Olumlu Olma

OLUMLU OLMA

Olumlu olma; dünyaya, olaylara, sorunlarımıza ve karşılaştığımız insanlara daha sabırlı, daha sakin, daha sevecen ve daha saygılı olarak çevremizde var olan güzellikleri ve iyilikleri de fark ederek daha ılımlı, daha umutlu, daha yapıcı, daha toleranslı, daha yardımlaşmaya ve başarmaya istekli bir tutum ve davranış benimsemek ve bunları kişiliğimizde yansıtabilmektir diyebiliriz. Daha önceki yazılarımın birinde “Yaşantımızın ana gayesi mutlu olmaktır” demiştim. Bunu sağlayabilmenin bir gereği de “olumlu olmak” ve “olumlu düşünebilmektir.” Hepimiz biliyoruz ki bunun tersi olan olumsuz düşünmek ve olumsuz bir insan olmak tüm yaşantımızı alt üst eder ve birçok sıkıntı ve üzüntüyü beraberinde getirir. Olumlu olmanın ve olumlu düşünmenin bir sonucu olarak sergilediğimiz güzel tavır, davranış ve sözlerimiz hem iç dünyamızda hem de diğer bütün insanlarla ilişkilerimizde huzuru ve mutluluğu ortaya çıkarır.
Bundan dolayı olumlu olmayı ve olumlu düşünmeyi istemekle birlikte, bazen olumsuz düşünürüz ve olumsuz davranışlar gösteririz. Bu da bizi diğer birçok sorunun yanında ruhen de sıkıntılara sokar. Aslında olumsuz düşünerek; tavır, davranış ve sözler sarf etmemiz, tasalanmamız bize hiçbir şey kazandırmaz. Tersine kişilerle ve karşılaştığımız olaylarla ilgili ufak tefek sorunlarımızı durumun önemiyle orantısız olarak abartarak çözümü daha da zorlaştırır. Zira, olumsuz insan her şeyi kötüye yorumlayarak işbirliğinde, yardımlaşmada, paylaşmada zorluklar çıkararak çevresine sıkıntı verir. Çevremizde bu tür davranış sergileyenleri hemen fark ederiz. Korku doludurlar, üzüntülüdürler, huzursuzlardır, öfkelidirler, kavgaya hazırdırlar, şüphecidirler, güvensizdirler, hoşgörüsüzdürler, karamsardırlar ve dolayısıyla mutsuzdurlar.
Yardım etmek istersiniz kabul etmezler, istediğiniz bir yardımı mümkün de olsa yapmazlar, yapılması gereken bir iş için çeşitli olumsuz bahaneler ve düşünceler üretirler, hemen hemen her şeye itiraz ederler, hiçbir işe başarı ve kazanç ümidiyle başlayamazlar. Tam olarak görmedikleri ve algılayamadıkları bir durum için olumsuz tamamlamaları kullanırlar. Dünyaya, olaylara ve kişilere hep olumsuz pencereden bakarlar. Olmaz, zaten hep yanlış yaparsın, her şey çok kötü, insanlara güvenilmez, ben kabiliyetsizin tekiyim, senden adam olmaz, yapamazsın, beceriksizsin, zaten ne zaman iyi bir şey yaptın ki ... gibi söz ve davranışlarından olumsuzluk akan böyle insanlarla birlikte olmayı, birlikte çalışmayı pek istemeyiz. Halbuki, olumlu olma ve olumlu düşünme öyle mi? Olumlu olma bizi hafifletir, rahatlatır, işbirliğini, dayanışmayı, güveni ve dolayısıyla başarıyı ortaya çıkarır. Var olan güzellikleri, iyilikleri ve çözümleri fark edebilmemizi kolaylaştırır. Aslında, insanların birbirine güvendiği, iyi şeyler düşündüğü yerde hem pek çok sürtüşmeden ve dertten kurtuluruz hem de birlikte başarıyı yakalayabiliriz. Olumlu bir insan iyimserdir, geleceğe ümitle bakar, kendine güvenlidir, kişisel tutarlılık içerisindedir, hayata korkuyla değil mücadele etme isteği ve gücüyle bakar. İnsanlara güvenir, değer verir, saygılıdır, onları sever ve mümkün olduğu ölçüde yardım ve hizmet eder. Karşılığında da insanlar ona güvenir ve değer verir. Sakindir, bir sorunla karşılaştığında olumsuz düşünen insanların aklına gelmeyecek bir çok çözüm üretebilir. Sabırlıdır, bazı sorunların zamanla ve birer birer çözüleceğine inanır. Başarısızlığı ve yenilgiyi fazla ön plana çıkarmaz. Bunları sadece tedbir alma ve olumsuzlukları azaltma amacıyla gerektiği kadar düşünür. Daha çok başarı ve güzellikleri düşünür. Bunun sonucunda da olumlu düşünen insan kendini daha iyi ve güçlü hisseder.
Söz ve davranışlarında olumlu ilgi, yardımlaşma isteği, cesaretlendirme, iyi niyetli öneriler ve başkalarının eksiğini arama yerine daha çok kendi eksikliklerini ve hatalarını görme ve kabul etme vardır. “İyi olur, neden olmasın, iyi düşünmüşsün, bir de şu açıdan bakalım, bir de böyle deneyelim, bu başlangıç için iyi sayılır, sen yaparsın, başarabilirsin, ben yanlış düşündüm, yanlış yaptım der ve gerektiğinde özür diler. Sorunu büyüttüğümüze değmez, birlikte halledebiliriz, daha iyi bir önerin varsa sevinirim, bu durumda ne yapabiliriz...”gibi samimi ve içten gelen sözlerle mevcut bir sorunu veya olumsuzluğu çözüme ulaştırma isteği içindedir.
Örneğin; çocuğunun on soruluk bir sınavda altı doğru dört yanlış cevap verdiğini öğrenen olumsuz bir anne-baba, altı doğruyu görmezlikten gelerek dört yanlıştan dolayı çocuğu suçlar, hırpalar. Bu hareketleriyle, aslında çocuğunu hem başarısızlığa hem de olumsuz duygu ve düşüncelere sahip bir insan olmaya itmiş olurlar. Oysa, olumlu olan bir anne-baba altı doğrudan hareketle dört yanlışın da ortadan kaldırılabileceği şeklinde bir yönlendirme ve cesaretlendirme ile çocuğu da olumlu düşünmeye ve başarmaya istekli hale getirmeye çalışırlar. Başka bir örnek verecek olursak; herhangi bir ulaşım aracıyla bulunduğu yerden başka bir yere gitmesi gereken olumsuz düşünceli bir kişi, ürettiği korkuları ve karşılaşabileceği olumsuzlukları düşünerek ya evinden hiç dışarı çıkamaz ya da yaptığı yolculuğu kendine zehir eder. Halbuki olumlu düşüncelere sahip diğer bir kişi yaşantımızın her anının güzellikleri yanında belirli riskleri de taşıdığını, bu riskleri göze almadan yaşamaya çalışmanın bizi birçok güzelliklerden mahrum edeceğini bilir ve üzerine düşen gerekli tedbirleri alarak yolculuğuna çıkar. Bu yolculuktan zevk almaya, bilgi ve tecrübesini arttırmaya çalışır.
İşte bu basit örneklerde de gördüğümüz gibi temelinde güvensizlik ve korku bulunan olumsuz düşüncelerin peşine takıldığımız zaman aslında yaşamaktan ve yaşamdan tat almaktan vazgeçiyoruz demektir. Bu durumda çevremizle birlikte bir işte ve hayatta başarılı ya da başarısız olmamız, mutlu ya da mutsuz olmamız düşüncelerimizin olumlu ya da olumsuz olmasına bağlıdır diyebiliriz.
Öyleyse, birisi bize hoşumuza gitmeyen bir davranışta bulunduğunda hemen onu yargılayıp olumsuz hükümler vereceğimize “ Demek ki o da kendi dünyasında her şeyi böyle görüyor, böyle algılıyor ve böyle değerlendiriyor” diyelim. Karşılaştığımız her olumsuz davranışın bize bir şeyler öğrettiğini düşünelim ve bize bu katkısından dolayı yanlış davranış sergileyen kişiye kızmayalım. İnsanlar çoğu zaman isteyerek değil, içinde bulundukları sıkıntı, üzüntü, korku ve bilgisizlik yüzünden hatalı davranmaktadırlar. Bu durumda insanlar hakkında olumsuz düşünmek yerine, iyi ki ben o durumda değilim diyerek, ona acıyalım ve mümkünse bu durumdan kurtulması için yardım edelim. Olaylara ve kişilere ön yargısız ve toleranslı yaklaşalım. Düşüncelerde, davranışlarda ve niyetlerde bütünü göremediğimiz zamanlarda yaptığımız tamamlamalarımızda olumsuzlukları kullanma yerine olumlu ve güzel duyguları kullanalım. Basit şeyler kazanmak uğruna karşımızdakini küçültmeyelim, hatalarını ortaya koymaya çalışmayalım, insanları kırıp dökmeyelim. Bunların yerine dayanışma, teşvik, güven ve başarıları paylaşmayı tercih edelim. Yaşantımızda felaket belirtilerini arayacağımıza, olumlu gelişmeleri ve işaretleri aramaya daha istekli olalım. Karşılaştığımız her olayın ve kişilerin iyi taraflarını da bulalım. Sorunlarla birlikte güzellikleri de görelim. Yerdeki gazeller kadar, yeşillikleri de, çiçekleri de, meyveleri de, gökyüzündeki güneşi ve yıldızları da görelim.
Her şeyin ve herkesin olumsuzluklarını, çirkinliklerini ve yanlışlarını öncelikli olarak görme isteği yerine, büyük bir zatın söylediği “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayattan lezzet alır” sözü gereği, öncelikli olarak olumlulukları, güzellikleri ve doğruları görmeye çalışalım. Unutmayalım, bizler olumlu ve güzel düşüncelerle diğer insanlara yaklaştığımızda diğer insanların da bizlere karşı olumlu ve güzel yaklaşım içerisinde olacaklardır. Gelin; olumlu olmamızın ve düşünmemizin en büyük engellerinden olan korku, kuşku, bencillik, kincilik ve kızgınlık duygularımızdan uzaklaşalım. Beğenilerinden ve tercihlerinden dolayı kimseyi yargılamayalım. Düşünce fabrikamızda olumlu düşünceler üreterek, taşıdığımız birçok gereksiz ağırlıktan kurtulalım, hafifleyelim. Olumlu olalım. Kendimize ve çevremize rahatlık, huzur ve mutluluk verelim.

Hiç yorum yok: