16 Ekim 2007 Salı

İkinci kere doğmak

İKİNCİ KERE DOĞMAK

İkinci kere doğmayı hepimiz isteriz sanırım. En azından bu yaşantımızda yaptığımız yanlışları tekrarlamayarak, daha çok kendimiz olarak yaşayıp, daha mutlu olacağımızı düşünürüz. Aslında yaşamak, birinci, ikinci, beşinci kerede de olsa güzeldir ve tekrar tekrar yaşamaya elbette değer. Öyle de, birinci keresinde bize bahşedilen hayatımızı nasıl yaşıyoruz? Kendimiz olarak yaşayıp, değerlendirebiliyor muyuz? Yoksa başkalarının belirlediği rol ve beklentileri yerine getirmeye çalışarak mı yaşıyoruz?
Kendimiz olarak yaşayıp yaşamadığımızı anlamak için, önce kendimizin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Kendimiz sandığımız şey aslında, ne boyumuz, ne kilomuz, ne de kolumuz, bacağımızdır. Kendimiz olan ve bizi biz yapan duygularımız, düşüncelerimiz, tavır ve davranışlarımızdır. Bunlar da çoğunlukla aileden, eğitimden ve çevreden ödünç aldığımız şeylerdir. Kültür adına, töre adına, ahlak adına, din adına, fikir ve ideal adına bizlere yüklenmişlerdir. Çoğumuz farkında olmadan başkaları tarafından bize yüklenen değerleri hiçbir değerlendirmeye tabi tutmadan, sorgulamadan olduğu gibi alıp kabul ederiz. Hayatımız boyunca da bu şekilde yaşar ve başkalarını da aynı kalıba sokmaya çalışarak ömrümüzü tamamlarız. Yani başkalarının duygu, düşünce ve kalıplarını kendimiz sanarak yaşarız.
Bize aktarılan bu duygu, düşünce ve kalıpların hepsi yanlıştır demek istemiyorum. Bu öğretilerin içinde çok doğru ve çok güzel olanları var elbette. İşte ikinci kere doğmak demek, bize ailemizden, eğitimden ve kültürden verilen bütün bu duygu, düşünce ve kalıpların farkında olup, onları incelemeye, değerlendirmeye tabi tutarak, yani sorgulayarak, yanlış olanları yaşantımızdan ayıklamak, yerlerine ise daha doğru, daha güzel olanlarını evrensel
doğruları da dikkate alarak, kendi fikrimiz ve seçeneğimiz olarak koyabilmektir. Yani yaşantımızı, başkalarının belirlediği doğrular, roller, beklenti ve kalıplarla değil de, kendi bilinçli seçimimizle oluşan doğrularla yönlendirebilmektir.
Aslında çevremizdeki en yakınlarımız dahil bize empoze etmek istedikleri şeyleri sorgulamamızı istemezler. Neden ve niçin sorularına tahammül edemezler. Dinimiz, töremiz, kültürümüz böyle istiyor demek işlerine gelir. İkinci kere doğmak istiyorsak eğer, bize aktarılan bütün değer ve kalıpları sorgulamaya başlayalım ve doğru bulmadıklarımızın, beğenmediklerimizin yerlerine daha doğrularını ve güzellerini bulup koyalım. Çocuğun büyüklerin yanında sevilemeyeceği, kızını dövmeyenin dizini döveceği, kadının sırtından sopanın eksik edilmemesi gerektiği .... vb. kültürel yanlışların, töre adına bazılarına kulluk, kölelik yapmamızın istenmesinin ve din adına bilinçsizce haram ve yasakların oluşturulmasının tuzağına düşmeyelim. Ayrıca babamızdan, annemizden ve diğer büyüklerimizden görerek yaşantımıza aktardığımız çabuk hiddetlenme ve sorunu kızarak, bağırarak çözme yerine,olaylara sakin olarak yaklaşmayı, tavırlı davranmak yerine niyetin saflığı içinde davranmayı, ben sizin büyüğünüzüm ben ne dersem o olur yerine, karşıdakine de hak ve özgürlükler tanıyarak birlikte yaşamayı seçebilmeliyiz.
İkinci kere doğmuş olanlar, yeni fikirlere ve değişime daha iyi biri olma adına her zaman açıktırlar. Ancak bütün bunları, gelişmiş bir insan olarak benimsediği evrensel değerlere göre süzgeçten geçirirler. Yaşantılarında, hakkaniyete, tutarlılığa, dürüstlüğe, kaliteye, gelişime, koşulsuz sevgiye, sabra, yardım etmeye, destek olmaya, yüreklendirmeye, dengeli yaşamaya, girişimciliğe, birin değerine, onur eşitliği ve onura saygıya önem verirler. Gelin, yaşantımızdaki yanlışların farkına varmaya çalışalım ve onların yerine kendi seçimimiz olarak daha doğruları bulup koyalım. Olumlu yönde değişimi ve gelişmeyi hep isteyelim. Yani kendi çabamızla yaşantımızda ikinci kere doğalım. Bize bahşedilen bu hayatı kendimizden hoşnut olarak yaşayalım.

Hiç yorum yok: