16 Ekim 2007 Salı

Dasat

HASAT
Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayattan lezzet alır.
-BEDİÜZZAMAN-
İnsanlar olarak bize bahşedilmiş olan aklımız, düşünme yeteneğimiz, hafızamız ve duygularımız bir yönüyle nimet, bir yönüyle de bize bir yük ve eziyettir. Zira, bu nimetler bizleri diğer canlılara göre üstün, üretken, gelişebilen, duygularını yaşayabilen birer canlı duruma getirdiği gibi, bizleri ruhsal bunalımlara, sıkıntı, stres ve üzüntülere de sürükleyebilmektedir.
Bu nimetlerin varlığının bizlere birer yük ve sıkıntı olmasını ve bizleri ruhsal bunalımlara sürüklemesini istemeyen Yaradan’ımız, yaşadığımız dünyamızı çok güzelliklerle ve muhteşemliklerle bezemiştir. Ola ki, bizler için yaratılmış bu güzelliklerden ve muhteşemliklerden küçük de olsa paylarımızı alarak sıkıntılarımızı, üzüntülerimizi biraz olsun hafifletiriz. Evet; Yaradan’ımız biz insanları çok seviyor ve bizler onun yanında çok değerliyizdir. Böyle olmasaydı yüz binlerce yıldızı karanlık gecelerimizi süslesin diye yıllardır gök yüzünde tutar mıydı hiç? Ayı, mehtabımızın tamamlayıcısı olarak yıldızlara arkadaş yapar mıydı hiç? O rengiyle, derinlik, genişlik ve yüksekliğiyle muhteşem olan gökyüzünü inşa eder miydi hiç? Ya, bizler için yüzyıllardır yanıp tutuşan güneşi bu kadar yakar mıydı hiç? Çevremizdeki milyonlarca canlı cansız yaratıkları bizlere dost, arkadaş ve yardımcı olmaları için yaratır mıydı hiç?
Evet; bütün bu yaratılanlar çevremizde yerlerini alarak, işlerimizi kolaylaştırmak ve ihtiyaç duyduğumuz ruhsal ve duygusal destekleri bize vermek için adeta çırpınıp durmaktadırlar. Yaşam şartlarımız gereği fazla yük yüklenen aklımızı rahatlatmak, düşüncelerimizi sadeleştirmek, oluşan stres ve sıkıntılarımızdan biraz olsun uzaklaşmak, olumsuz duygularımızdan kurtulmak için görevlendirilmiş çevremizdeki bu güzellikleri ve muhteşemlikleri biraz olsun görmemiz gerekmektedir.
Ne güzel olurdu; sıkıntıdan ve fazla düşünmekten ağırlaşmış ve hep yere bakar durumdaki başımızı kaldırıp gökyüzüne bir bakabilsek ve o gökyüzünün;
-“ Ey, yükü ağır ve sıkıntılı insan oğlu! Kaldır başını bana bak. Rengimle, derinlik, genişlik ve yüksekliğimle sıkıntılarını biraz olsun unuttururum, sana” diyen sesine kulak verebileydik.
- Etrafımızda raks ederek uçuşan kuşun, kelebeğin peşine hayalimizle takılıp, gönlümüzü biraz uçurabilseydik. Onların; “ Bize bakın. Bizi seyre dalın. Cıvıltılarımızı dinleyin. Neşemize dahil olun. Bir miktar sıkıntılarınızı da biz alıp götürelim” dediklerini duyabilseydik.
- Bizler için rengarenk açmış, güzel kokuları sürünmüş ve bir gelin edasıyla süzülen güllerin ve çiçeklerinde sıkıntılarımızı dağıtmak için “Bize de bakın. Bizi koklayın. Ruhunuzun derinliklerine işleyerek sizi rahatlatalım” diyen tekliflerine iki elle sarılabilseydik.
-Bizler için adeta her gün bozulup tekrar düzülen ve gökyüzünü birer kandil gibi süsleyen yıldızlarımızın ve onların tamamlayıcısı olan Ay’ımızın “Bize de bakın. Her gün sizler için hazırlayıp sunduğumuz muhteşem gösterilerimizi başınızı kaldırıp zaman zaman seyredin. Oluşturduğumuz mehtabın seyircisi olarak duygusallığı ve coşkuyu yaşayın” diyen içten çağrılarına icabet edebilseydik.
-Ya o, masmavi denizlerin, kıvrım kıvrım akan nehirlerin, irili ufaklı şelalelerin, Yaradan’ına şahadet edercesine gökyüzüne uzanan yemyeşil ağaçların, ormanların, misler gibi kokan yavrularımızın, eşimizin, dostlarımızın sıkıntılarımızı unutturmak için bizlere neler söylediklerini bilebilseydik.
Evet; bizler için yaratılmış dünyamızda çok güzellikler var ve bizler de çok şeye sahibiz. Bu güzelliklerin her biri bizim lehimize olarak ve kendi görevleri gereği “ Bana bak. Beni gör. Senin buna ihtiyacın var” diye adeta yalvarmaktadırlar.
İşte ben; çevremizdeki bu güzellikleri fark etmeye, bu duyguları yaşamaya ve ruhsal yapımız üzerindeki olumlu katkılarını derleyip toparlamaya “HASAT” etme diyorum. Gerçektende bunlar bizler için birer hasattır ve bu hasatlara hepimizin çok ihtiyacı var. Bu ve buna benzer hasatlar bizlere coşkuyu, neşeyi, heyecanı, sevinci ve mutluluğu getirecektir. Bilelim ki; günlük yaşantımızda hasatlar yapmadıkça, ödülleri toplamadıkça stresli, sıkıntılı bir hayatın acısını hep içimizde taşırız. Hasat yapacak ne var ki demeyelim. İstersek ve farkında olarak yaşarsak çevremizde ve yaşantımızda hasadını yapabileceğimiz o kadar çok şey var ki.
Bu anlamda;
-O en büyük Zanaatkarın bizler için yarattığı yukarıdaki örneklere benzer binlerce sanat eserini fark etmek ve onların lisani-hal ile söylediklerini okumak insan olarak yaratılmış olmamızın hasadıdır.
- Çocuğumuzu kucaklamak, öpmek; emeğimizin, sevgimizin hasadıdır.
- Dostumuzu ziyaret; dostluk kurabilmemizin hasadıdır.
- Gülmek, gülümsemek; iç dünyamızdaki güzelliklerin hasadıdır.
- Şükretmek ve ibadet etmek; sahip olduklarımızın ve varlığımızın hasadıdır.
- Çalışmak, başarılı olmak, öğrenmek; akılımızın, azmimizin ve gücümüzün hasadıdır.
- İyilik yapmamız; iyilik yapma duygumuzun hasadıdır.
-
-
Günlük olarak bu ve bunlara benzer onlarca hasadı yaparak hayat terazimizin varlarımızı ve güzelliklerimizi temsil eden kefesine koyabilirsek eğer, sıkıntılarımızın ve üzüntülerimizin bulunduğu diğer kefeden daha ağır gelmesini sağlamış oluruz. Yoksa sıkıntılarımızı ve üzüntülerimizi temsil eden kefede sıkışır kalır ve hayatı kendi elimizle çekilmez kılar, mutsuz oluruz.
Öyleyse gelin; yaşamımıza anlam katan neşe, coşku, sevinç, heyecan, mutluluk gibi duygularımızı harekete geçiren “hasat” larımızı her gün bilinçli bir şekilde yapalım. Bizler için yaratılmış olan dünyamızın eşsiz güzelliklerinin ve diğer bütün varlarımızın farkında olarak yaşayalım. Böylelikle yaşantımızdan eksik olmayacak sıkıntılarımızı en azından dengeleyelim.
Unutmayalım; dünyamızda çok güzellikler var ve bizler de çok şeye sahibizdir. Bilelim ki; günlük olarak bunları “HASAT” yapmadıkça, ödüllerini toplamadıkça çok ihtiyacımız olan coşkuyu, neşeyi, heyecanı ve mutluluğu yakalayamayız. Bu durumda yaşanmamış, değerlendirilmemiş bir hayatın acısını her zaman içimizde taşırız.

Hiç yorum yok: