16 Ekim 2007 Salı

Seçenek

SEÇENEK

“Seçeneksiz ve seçimsiz bütün kararlar ve uygulamalar tehlikelidir”
MONTAIGNE
Bize ait ve bir kez yaşanacak olan yaşamımızdan tat alabilmemiz, daha az pişmanlıklar duymamız ve “keşke” lerimizin az olması ancak her alanında kendi seçimlerimizi yapmamıza bağlıdır. Seçimlerimizdeki hata payını azaltmamız ise ancak seçenekler üretebilmemiz ve içlerinden bize göre en doğru olanı seçmemizle mümkündür. Zaten seçenekler içinden yapılmamış bir seçim, seçim de değildir. “Karşılaştığım bir sorunu daha güzel nasıl çözerim” düşüncesi ve isteği bizi seçenekler bulmaya yöneltir. Karşılaştığımız her sorunun birden fazla çözümü olabileceği gibi günlük ilişkilerde sergilediğimiz söz, tavır ve davranışlarımızın daha iyisi, daha güzeli de mutlaka vardır. Evet, seçenekler üreterek sorunlarımıza daha güzel çözümler bulabilir; söz, tavır ve davranışlarımızı daha iyi hale getirebiliriz.
Bizler sorunlarımızın çözümünde ve ilişkilerimizde genellikle alışılagelmiş, kalıplanmış ya da o an aklımıza gelen ilk çözümü uyguluyoruz. Yani, seçenekler içinden bir seçim yapmıyoruz. Tabi ki bu durumda daha fazla hata yapıyor ve belki de telafisi mümkün olmayan durumlara düşüyoruz. Halbuki karşılaştığımız her sorunun birden fazla çözüm yolunun olabileceğini kabul ediyoruz. Buna rağmen; tek yolcu bir yaklaşımla, tek bakış açısıyla ya da kaderci ve teslimiyetçi bir anlayışla hareket ettiğimizden bu çözüm yollarından bir çoğunu göremiyoruz. “Hiç seçeneğim yok” ya da “başka seçeneğim yok” diye düşünüyoruz. Daha da kötüsü diğer insanların da söz, tutum ve davranışlarında seçenekler üretebileceklerini ve içlerinden birini seçebileceklerini pek kabullenmiyoruz. Onların da bizim gibi şartlanmış, kalıplanmış söz, tutum ve davranışları sergilemelerini istiyoruz.
Öyle ki, bir fizik yazılısında öğrencilerine “Barometre yardımıyla bir binanın yüksekliğini nasıl ölçeriz?” diye soran öğretmenin kendi kafasındaki tek yanıt dışında verilen bir çok doğru yanıtı yanlış sayması gibi, biz de çoğu zaman çevremizdekilerin farklı davranış ve tercihler yapmalarını tek yolcu bir yaklaşımla kabul etmiyoruz
Fizik öğretmeni gibi düşünmeyen bir baba ise çocuğunu şehre hakim bir tepeye çıkartarak aşağıdaki yolları gösterir ve “Gideceğimiz yere bizi götüren birden çok yol olduğu gibi, sorunlarımızın çözümünde de birden çok yol vardır.” der. Tabi ki bize düşen bu yolların varlığını bilerek onların içinden bizim için daha doğru olan seçimi yapabilmektir.
Evet, sorunlarımızın çözümü için farklı seçeneklere sahibizdir. Bunları görebilmek için ise sakinliğe ve esnek bir zihin yapısına ihtiyacımız vardır. Erkek arkadaşından sabırsızlık içinde beklediği telefon bir türlü gelmeyen kız, aklına gelen ilk çözümü uygular ve banyoya giderek bileklerini keser. Neden? Çünkü O, ne yazık ki “başka seçeneğim yok” diye düşünmektedir. Halbuki bu durumda daha iyi neticeler vereceği kesin olan onlarca başka seçenek üretmek mümkündür. Ama O, şartlandığından ve bu durumda zihin esnekliğini ve sakinliğini yitirdiğinden bu seçenekleri görecek durumda değildir. Ne yazık ki bizler de yaşantımızda bir olumsuzlukla karşılaştığımız zaman hemen telaşa kapılır, kendimizi kapana sıkışmış gibi hisseder ve bizi daha güzel sonuçlara götürecek seçenekleri göremeyiz. İçinde bulunduğumuz ruh halimizle belki de en kötü çözüm yolunu uygulamaya koyarız. Çevremizde nicelerini biliriz ki, sakinliklerini ve zihin esnekliklerini kaybettiklerinden seçenek üretmemişler ve incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden dolayı intihar etmişler, katil olmuşlar ya da telafisi mümkün olmayan bir yola girmişlerdir.
Karşılaştığı durumlar karşısında sakinliklerini ve zihinsel esnekliklerini koruyabilen kişiler ise, seçenekler üreterek içlerinden daha doğruyu uygulayabilirler ve böylelikle de olumsuzu-olumluya, kavgayı-barışa, mutsuzluğu-mutluluğa dönüştürebilirler. Zira, “Sakinlik” bize seçenekler üretme zamanını tanır.
Bu anlamda yaşanmış iki olayı ve kahramanlarının seçimlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir iş yerinde yönetici olan Baş Mühendis işin gereği olarak bir işçisinin vardiyasını değiştirir. Vardiyası değişen işçi olayı yanlış yorumlayarak sinirli bir şekilde Baş Mühendisin odasına girer ve kendisine haksızlık edildiğini, kasıtlı davranıldığını, cezalandırıldığını, v.b. şeyleri kavgacı bir üslupla söylemeye başlar. Baş Mühendis sakinliğini yitirmeden işçisinin hezeyanını dinler ve ona samimi bir şekilde: “Hele otur bir kahve içelim de bunları konuşuruz” der. Sonra da işçisine vardiya değişikliğinin gerekliliğini ve bu değişiklikte de kendisini seçmesinin kasıt ya da cezalandırma değil, takdirden kaynaklandığını ve ileride kendisini vardiya sorumlusu yapmak istediğini söyler. İşçi, Baş Mühendisinin gerçekten iyi niyetle ve kendisini takdir ettiğinden dolayı vardiyasını değiştirdiğini anlar. Onunla ilgili olarak düşündüklerine ve söylediklerine pişmanlık duyarak mahcup bir şekilde oradan ayrılır. Bu noktada önemli soru şu: Baş Mühendisin işçisine karşı sergilediği ve aslında bir seçim olan bu davranışı dışında daha başka davranış seçenekleri yok muydu? Herkes kendine bu soruyu soracak olursa elbette çok farklı davranış seçeneklerinin olduğu ortaya çıkacaktır. Eğer bu seçenekleri hepimizin aklından geçtiği şekliyle sıralamaya koyacak olsak, sanırım işçiye daha yüksek ses tonuyla ve ondan daha hiddetli bir şekilde mukabele etmek birinci sırayı alırdı. Oysa, “Karşılaştığım bir sorunu daha güzel nasıl çözerim” diye bir amacımız varsa, böyle bir seçimin doğru olmayacağı ortadadır.
Sizlerle paylaşmak istediğim ikinci olayda ise; öğretmen ders anlatırken sınıfta bulunan bir öğrenci öğretmeni dinlemek yerine bir dergi karıştırmaktadır. Bu durumun farkına varan öğretmen böyle bir durumla karşılaşan birçok öğretmen gibi söz konusu olan öğrenciye kızmayı, hakaretler etmeyi içinden geçirir. Bir an durur ve seçiminin yanlış olduğunu düşünür. Bunun yerine diğer seçeneklerini gözden geçirir. Sonunda öğrencinin yanına giderek samimi bir ses tonuyla “Sanırım benim anlattıklarımdan daha önemli bir şeyler okuyorsun. Bunu yüksek sesle okursan arkadaşların da faydalanmış olur.”der. Öğrenci mahcup olur ve özür dileyerek okuduğu dergiyi kaldırır. Böyle bir olayla karşılaşan her öğretmenin farklı seçim yapıp farklı davranış sergilemesi gibi, aslında bizlerde günlük yaşantımızda karşılaştığımız olaylarda seçenekler içinden farklı seçimler yaparak farklı davranışlar sergiliyoruz. Aramızdaki farkı yaratan da zaten davranışlarımızı şekillendiren bu tür farklı seçimlerimizdir. Gördüğümüz gibi biraz sakin olup “başka seçeneğim var mı?” diye düşünmemiz bizi çok güzel sonuçlara ulaştırmaktadır.
Ancak bu seçimlerimizi yaparken bilge kişi Don Juan’ın şu güzel sözü de hatırımızda bulunursa belki verdiğimiz kararlardan daha az pişmanlık duyarız. “Üzerinde yürüdüğünüz yol milyonlarca yoldan sadece biridir. Bu yola girmeden iyice düşünün. Ama girdiğiniz yolun mutlaka yüreği olsun.”
Öyleyse gelin; kararlarımızın, uygulamalarımızın ve davranışlarımızın birer seçim olması için seçenekler üretelim. Tek yolcu bir yaklaşımla ve tek bakış açısıyla başarı şansımızı kendi elimizle azaltmayalım. Güzel olan ve bizi güzel yapacak olan seçimlerimizi kültürümüzden gelen kalıplarla değil de akıl, mantık, insani değerler ve yüreğimizin sesine kulak vererek yapalım. Her zaman için bizi güzel hedeflere götürecek başka yolların da var olduğunu bilelim ve bize ait olan yaşamımızın seçimlerinin kendi seçimlerimiz olmasına özen gösterelim. Unutmayalım; seçeneksiz ve seçimsiz bütün kararlar ve uygulamalar tehlikelidir.

Hiç yorum yok: