16 Ekim 2007 Salı

Biz Önemliyiz.

Evet; biz önemliyiz. Yaşadığımız güzelliklerde de olumsuzluklarda da büyük bir payımız var. Davranışlarımız, tutumumuz ve sözlerimiz karşıya çabucak ulaşır ve bize tekrar yansır. Karşımızdakinin tutumunu büyük oranda biz belirleriz. Bu kısa vadeli ilişkilerde olmasa bile uzun vadeli ilişkilerde çoğunlukla böyledir. Yani iletişim ve iyi ilişkiler bizimle başlar ve bizimle güzelleşerek devam eder.
Öyle ki; bir köyde iki üç gün kalarak yoluna devam eden bir gezgini köy dışında yaşlı bir adam durdurarak; “Aşağıdaki köylüleri nasıl buldun?” diye sorar. Gezgin köylüler için; “Cimrilerdi, ilgisizlerdi, geçimsizlerdi, asık suratlılardı” der. Yaşlı adam bu köyde aynı şekilde kalan ve köyden ayrılan diğer bir gezgine aynı soruyu sorduğunda ise köylüler için; “Cömertlerdi, ilgililerdi, yardımseverlerdi, hoş insanlardı” yanıtını alır.
Bu hikayenin bende oluşturduğu kanı; insan ilişkilerinde ve iletişimlerimizde iyi ilişkilerin başlamasının büyük oranda bize bağlı olduğudur. Böyle olmasaydı köydeki aynı insanlardan çok farklı iki tutum ve davranış gözlenebilir miydi? Büyük olasılıkla hikayedeki ikinci gezgin, birinci gezgine göre köydekilere daha ilgili, daha paylaşımcı, daha hoşgörülü, bildiklerini ve tecrübelerini aktarmakta daha cömert davrandığı için köylüler de doğal olarak kendisine öyle davranmışlardı.
Görülüyor ki; ilişkilerimizde ne ekersek onu biçiyoruz. Oysa bizler gelişen olaylar ve sorunlar karşısında çoğu zaman önemimizi ve yapabileceğimiz olumlu katkıları görmezden geliriz. Olumsuzluklar ve sorunlar karşısında onlarca mazeret üretiriz. Bu bize yakışan bir tutum değildir. Yeryüzünün halifeleri olarak yaratılmış olan bizler mazeretler üretmek, olup bitene seyirci kalmak ve başkalarını suçlamak için dünyaya gelmedik. Böyle olsaydı eğer, sahip olduğumuz bunca donanıma ne gerek vardı? Biliyoruz ki; diğer canlılardan farklı olarak hayatımızla ilgili çok şeye karar verme, çok şeyi yapma ya da yapmama yönünde irademiz var. Araştırma, geliştirme, öğrenme, değişme, değiştirme, üretme, doğruyu ve daha güzeli bulma gücümüz var. Bugün ve gelecekte hiçbir başka canlının ya da trilyonlar değerindeki düzeneklerin sahip olamayacağı mükemmel bir şeklimiz, aklımız, duygularımız ve uzuvlarımız var.
Fakat; bizler bu önemimizin ve bize özel paha biçilmez özelliklerimizin genellikle farkında değiliz. Gerçekten bunların farkında olsaydık sorumluluklarımız ve sorunlarımız karşısında kendimizi aciz hisseder miydik hiç? Bize yakışır çözümler üretmek yerine bahaneler üretmeye çalışır mıydık hiç? Eşimizle, çocuklarımızla, dostlarımızla, tüm insanlarla ilişkilerimizi sevgi, saygı, hoşgörü ve insanlık onuruna saygı temelli güzellikler üzerine kurmak ve geliştirmek yerine, kavgayı ve husumeti seçer miydik hiç? Bir çift sözümüzle bizim için dağları aşacak insanlara yine bir çift sözümüzle kendimize ve değerlerimize küfür ettirir miydik hiç? Birbirinin kardeşi hükmünde olan insanlar olarak kol kola, omuz omuza birbirimizden emin ve mutlu olarak yürümek dururken; husumetle, korkuyla, kuşkuyla ve mutsuz olarak birbirimize bakar mıydık hiç?
Birlikte yüzlercesini ilave edebileceğimiz bu örneklerin her birinin temelinde biz varız. Yanlış tavır, davranış, tutum ve sözlerimiz var. Aklımızın, duygularımızın, düşüncelerimizin bilerek ya da bilmeyerek olumsuz olarak kullanılması var. Evet, biz önemliyiz. Bir sözümüzle, bir bakışımızla, bir gülümsememizle insanları mutlu ve kendimize can yoldaşı da edebiliriz, dünyayı hem onlara hem kendimize zindan da edebiliriz.
Zengo’nun hikayesi buna güzel bir örnektir. Kendi elinde olmayan yaradılış şekliyle alay eden insanlara duyduğu nefretinden dolayı genç yaşta katil olan Zengo dağa çıkar ve dağda bulunduğu süre içinde birçok kişiyi daha öldürür. Bir gün yakalanan ve mahkemeye çıkartılacak olan Zengo’ya zoraki bir avukat bulunur. Zengo’nun savunulacak bir yanı yoktur. Avukat zor durumdadır. Ayağa kalkar ve Zengo’yu işaretle; “Hakim bey, şu masum ve güzel gözlere sahip olan birisi hiç isteyerek cinayet işleyebilir mi?” der. Hayatı boyunca hiç kimseden bu anlamda güzel bir söz duymayan Zengo’nun gözlerinden iki damla yaş akar. İdama mahkum olmasına rağmen bunu önemsemeyerek avukatın eline sarılır ve tüm mal varlığını bu tek dostuna bırakır. İnsanların yıllarca uğraşarak katılaştırdığı ve nefretle doldurduğu bir kalbi dahi, bir çift güzel söz yumuşatmaya yetmiştir. Buda gösteriyor ki, en olumsuz insan bile bizden değer görünce değer vermesini bilecektir veya bunu öğrenecektir.
Öyleyse gelin; önemimizin bilincinde olarak davranışlarımızdan sorumluluk alalım ve diğer insanlara yaramaz, bencil, kavgacı, cimri, ilgisiz, geçimsiz, kaba, çirkin, ... gibi nitelendirmelerde bulunmadan önce “iletişim ve iyi ilişkiler benimle başlar” diyerek ilk ve güzel adımları biz atalım. Ne ekersek onu biçeceğimizi bilerek çevremizde yeni Zengolar meydana getirmeyelim. Birbirimizin gözlerinde nefret yerine, sevinç göz yaşları oluşturalım. Bahaneler üretme ve başkalarını suçlama yerine donanımlarımızın farkında olarak kendimizi geliştirelim ve karşılaştığımız sorunlara daha güzel çözümler üretebilelim. Açık, anlayışlı, esnek, ve sorun çözmeye yönelik tutumları benimseyelim. İnsanları ön yargısız ve samimi olarak dinleyelim. Çoğu zaman kendimizi karşımızdakinin yerine koyalım yani “empati” yapalım. Özümüzle, sözümüzle dürüst, tutarlı ve güvenilir olalım. Bir laborant titizliği ile insan labaratuvarından sevinçler, dostluklar ve mutluluklar gibi güzel ürünler elde etmeye çalışalım. Bütün bunların sonucunda da ilişkilerimizde oluşacak güzellikleri, karşılıklı ikramları ve muhteşemlikleri görelim.
Unutmayalım; çevremizde gözlerimizin içine bakıp bizden bir çift güzel söz ve davranış bekleyen “Zengolar” var. Bir sözümüzle, bir bakışımızla, bir gülümsememizle onları mutlu ve kendimize can yoldaşı da edebiliriz, dünyayı hem onlara hem kendimize zindan da edebiliriz. Bilelim ki; BİZ ÖNEMLİYİZ.

Hiç yorum yok: