16 Ekim 2007 Salı

Yuva

YUVA

“Yuva; her şartta içeri alındığımız yerdir.”
Bir arkadaşım anlatmıştı. O zaman 12-13 yaşında olan kızı ve kızının arkadaşı birlikte televizyonda film izlerler. Filmde 15-16 yaşlarındaki bir kızın başından istenmeyen bir olay geçer. Kız bunu ailesinin, özellikle de babasının duymasından çok korktuğu için evini ve ailesini terk eder. Fakat, yaşantısı bu noktadan sonra daha büyük yanlışlıklarla, acılarla ve pişmanlıklarla dolu olarak sürüp gider. İki kız bu filmi izledikten sonra etkisinde kalarak; “Böyle bir durumda sen ne yapardın?” diye birbirlerine sorarlar. Diğer kız, böyle bir durumda kendisinin de kesinlikle eve gidemeyeceğini, babasının kendisini öldüreceğini söyler. Arkadaşımın kızı ise; “Babam bana, her şartta sen bizim kızımızsın. Burası da senin evin, yuvan. Burası önemli sorunların çözümlendiği, hataların onarıldığı yerdir, der. Onun için ben evime giderdim.” yanıtını verir.
Arkadaşım, soğuk kanlılıkla ve kızının verdiği yanıttan memnun olarak bu hikayeyi bana anlattığında, iki kız çocuğu olan bir baba olarak duygularım alt üst olmuştu. Beş yıldır, hâlâ bu hikayeyi hatırladıkça Allah’a, çocuklarımı ve bizleri böyle bir durumla karşılaştırmasın diye dua ediyorum. Olayı anlatan arkadaşımın soğuk kanlılığının ve kızının verdiği yanıttan memnuniyetinin nedenini uzunca bir süre bulmaya çalıştım. Arkadaşım neden bu kadar rahat, hatta mutluydu? Bu sorunun yanıtını şimdilerde kendi kendime daha iyi veriyorum. Nasıl rahat ve mutlu olmasın ki! Böyle bir olumsuzlukla karşılaşmamıştı ve daha da önemlisi böyle bir olumsuzlukla karşılaşmamak için yıllardır dört duvardan oluşan evini çocuğu için bilinçli olarak yuva haline getirmişti. Bu hikaye ve kızının verdiği yanıt, bu çabasının taçlandırılması, ödüllendirilmesi gibiydi.
Arkadaşım biliyordu ki, kızı dört duvarı yuva gördüğü bu haliyle yanlış yapacak en son kişi olacaktı. Önemli olan yanlışın cezalandırılması değil, yanlışın en aza indirilebilmesi ve sorunla karşılaşmadan sorunu çözebilmekti. Yine biliyordu ki, önemli olan korku düzeninde insanları daha büyük yanlışlara yöneltmek değil, sevgiyle yanlıştan döndürebilmektir, uzaklaştırabilmektir. Kızının yanıtında bütün bunların ip uçlarını görebilen bir baba elbette hem rahat, hem de mutlu olmayı hak etmişti.
Yaşantımızda unutamadığımız anlar vardır. Kısa da olsa bu anlarda doğru yerde ve doğru kişiyleyizdir. Arkadaşımla kaldırım kenarında, ayak üstü yaptığım bu sohbet, bende de dört duvardan oluşan evimi çocuklarım için yuva yapma bilincini oluşturdu. Bu bilinçle hareket etmeye başlamamdan bu yana çok şükür ki, çocuklarımla ilişkilerim mükemmel oldu. Biliyorum ki onlar, yuvalarında mutlular. Başarılarının, kendilerine güvenin ve hayatla mücadele etme isteklerinin temelinde yuvalarındaki sıcaklık ve onun sağladığı güç var. Umuyorum ki, bu sıcaklık ve güçle onlar, daha az hata yaparlar ve daha çok başarılı olurlar.
Hangimiz; “Ne olursan ol, ne yanlış yaparsan yap seni yine de seveceğim” diyen birilerine ihtiyaç duymayız?
Hangimiz, her şartta bize açılacağını ve içeri alınacağımızı bildiğimiz bir kapının varlığından güç almayız?
Hangimiz, her koşulda bize ilgisini ve koşulsuz sevgisini belirten bir yüzün, bir yüreğin varlığından mutlu olmayız?
Hangimiz, beğeni dolu bir bakışla, övgü dolu bir sözle, içten bir kucaklama ile kendimizi duygusal olarak bulutların üzerinde hissetmeyiz?





Hangimiz, bir fert olarak kabul edildiğimiz, onurumuzun korunduğu, suçlayıcı ve baskıcı olmayan, demokratik bir aileye ait olmak istemeyiz ve bu durumda başarıdan başarıya koşmayız?
Ve hangimiz, içinde bu tür güzelliklerin ve değerlerin yer aldığı bir yuvaya sahip olmak istemeyiz?
Öyleyse gelin; dünyanın en nadide çiçekleri olan çocuklarımızın mutluluğu ve başarısı için dört duvardan oluşan yapıyı onlar için sıcak birer yuva haline getirelim. Yanlış ve bilinçsiz davranışlarımızla onları yuvasız bırakmayalım. Şefkatli bir kucaklama ile onlara sevgimizi koşulsuz olarak sunalım. İpek yumuşaklığında bir sesleniş, beğeni dolu bir bakış, samimi bir övgü, içten bir gülümseme ve başını okşama ile bir yuvaya ait olma hazzını onlara tattıralım. İnsanlık alemine sağlıklı, başarılı, mutlu ve ruhsal açıdan dengeli nesiller kazandıralım. Yuvamızda esnek, sakin, sevecen, bağışlayıcı, saygılı olalım ve böylelikle yuva için vazgeçilmez olan “Sevgi ve güven ortamı”nı oluşturalım. Yuvasında sevgi ortamını oluşturarak çocuklarının güvenini ve dostluğunu kazanabilmek bir anne-baba için ne güzel, ne onur verici bir durumdur.
Kuş yavrularının, yuvalarının ağzında annelerini ve babalarını gördüklerinde çıkardıkları sevinç çığlıklarına ve coşkularına benzer sevinç ve coşkuyu bizlerde kendi yuvalarımızda çocuklarımızın gözlerinde, söz ve davranışlarında görelim. Aslında onlarda kuş yavruları misali kısa bir süre sonra yuvamızdan uçup gideceklerdir. Evimizi gerçek bir yuva haline getirebilmişsek eğer, bilelim ki çocuklarımız yuvadan ayrıldıktan sonra da gönüllü olarak sık sık yuvalarını ziyarete gelecekler ve kuş yavruları misali ortamı şenlendireceklerdir. Aksi halde dört duvarın yalnız bekçileri durumuna düşeriz ve hem kendimizi hem de çocuklarımızı mutsuz yaparız.
Unutmayalım; yuva her şartta içeri alındığımız yerdir ve onun varlığı hepimizi daha güçlü daha başarılı yapacaktır.

Hiç yorum yok: